Silah, Kitap ve İsyan: Che Guevara’nın Yolculuğu

Tarih

27 Haziran 2025

Ernesto Guevara de la Serna, 14 Haziran 1928'de, Arjantin'in Rosario şehrinde, daha sonra 4 tane daha çocuğu olacak bir ailenin en büyük oğlu olarak doğdu.Ailesinin soyu İspanya ve İrlanda 'ya kadar dayanıyordu.

Doğumu ve Gençlik Yılları

Nüfus cüzdanında 14 Haziran 1928 yazmasına rağmen, gerçek doğum tarihi 14 Mayıs 1928'dir. Böyle yazılmasının sebebi ise, Ernesto'nun annesinin daha evlenmeden, Ernesto'ya 3 aylık hamile olmasıdır. O zamanlarda evlenmeden hamile kalmak büyük bir skandal olduğu için, annesi, oğlunu 1 sene saklayıp, nüfusunu 1 sene sonra çıkarmak zorunda kalmış.

Guevara'nın atalarından biri olan Patrick Lynch, İrlanda'da 1715 yılında doğdu. İleriki yıllarda Bilbao, İspanya'ya, oradan da Arjantin'e seyahat etti.

1948'de, tıp fakültesi okumak için Buenos Aires Üniversitesi'ne girdi. Öğrencilik hayatının büyük bir bölümünü seyahat ederek geçirdi. Bu yıllarda biyokimyacı olan yakın arkadaşı Alberto Granado'nun önerisi Guevara'nın hayatı daha yakından görmesini sağlayacaktı. Granado, Guevara'ya, okulu 1 sene askıya almasını söyledi ve Güney Amerika'yı baştan başa gezme fikrini ortaya attı. İki arkadaş 1939'da, bulundukları Alta Gracia şehrinden 500 cc'lik La Poderosa II marka motorla yolculuklarına başladılar. İlk hedefleri, Peru'daki Amazon Nehri kıyısında, San Pablo cüzzam kolonisindeki cüzzamlı insanlara yardım etmekti. İşte bu motorsiklet turlarındaki hatıralarını, "The Motorcycle Diaries" (Motorsiklet Anıları) adlı kitabıyla ölümsüzleştirdi. 1996'da İngilizce olarak kitabı basıldı ve 2004 yılında da sinemaya uyarlandı.

Seyahat ettiği yerlerde gördüğü açlık, sefalet, fakirlik ve çaresizlik Guevara'yı derinden etkiledi . Güney Amerika'nın insanlarının bu kötü durumlardan kurtulup, ekonomik ve sosyal açıdan gelişebilmesi için devrimin şart olduğunu düşündü. Güney Amerika'nın neredeyse tümünü dolaştığı için, Latin Amerika'daki bütün ülkelerin, ayrı ayrı milletler değilde, tek yönetim biçimli, tek kültürlü, sınırları olmayan bir vatan olabileceğini düşündü. Seyahati bittikten sonra, Arjantin'deki evine döndüğünde, geri kalan tıp öğretimini mümkün olduğu kadar çabuk bitirdi. Ama okul kayıtlarında doktor olabilmesi için 3 yıl daha okuması gerekliydi. Mezun olduğu derece "sıhhıyeci" idi. Okuldan mezun olduktan sonra Orta ve Güney Amerika'da seyehatlerine devam etti. Bu seyehatleri sonucunda, geleceğinde emperyalizm ve özellikle de Amerika hakkında aldığı kararlar ve düşünceleri tamamen değişti. Gördüğü sefalet, bazıları tarafından hak eden gösterilenin asıl hak eden ile arasındaki büyük fark, aynı hasta insandan iyi insanı ayırd edermişçesine fakirleri zenginlerden ayrı tutan insanlardan sonra hayatını bir tek amaca adadı; emperyalizme karşı son nefesine kadar savaşmak.

Hayatını devrimciliğe adayan bu gencin ilk durağı içişleri karışık durumda olan Guatemala'ydı.

Guatemala

Buenos Aires Üniversitesi'nden mezuniyetinin ardından, Bolivya, Peru, Ekvador, Panama, Kosta Rika, Nikaragua, Honduras, El Salvador ve en son durağı olan Guatemala'ya kadar seyahat etti. Kaldığı yerlerde sürekli gözlemler yaptı. Zamanın Guatemala devlet başkanı Jacobo Arbenz Guzmán sosyal devrime hazırlanmaktaydı. Daha önceki seçimlerde, rakibi General Francisco Javier Arana'yı öldürtmüştü. Bu da Arbenz'in ordu üzerindeki hakimiyetini sarsmıştı.

Che, Guatemala'dayken politikaya ilk defa Hilda Gadea ile tanıştıktan sonra girdi. Guatemala'da sürekli kalacak bir pansiyon ve iş sıkıntısı çekerek yaşadı. Sürekli başka insanların vaad ettikleriyle günlerini geçirdi. Kısa süreli de olsa hastane ile ilgili bazı yerlerde ve labaratuvarlarda iş bulmayı başardı. Uzun süre alerji üzerinde çalışmalar yaptı. Bir süre fotoğrafçılık yaptı. Yakın çevresi aracılığı ile tanıştığı bir gazete sahibi sayesinde gazetecilik de yaptı. Birçok kez kaldığı pansiyonlardan parasını veremediği için atılma telaşı yaşadı. Ama bir şekilde çalışıp parayı mutlaka bir yerden bulmayı başardı. Astımı yüzünden çeşitli yemekleri yiyemiyordu ve içki içemiyordu, bu yüzden gerek politik çevresi tarafından gerekse yakın arkadaşları tarafından verilen partilere katılamadı veya çok nadiren katıldı. Arbenz yönetimindeki hükümetin içindeki politikacılarla da yine Gadea aracılığı ile tanıştı. Hilda Gadea, Víctor Raúl Haya de la Torre liderliğindeki APRA (American Popular Revolutionary Alliance) (Amerikan Pupüler Devrimci Birliği) politik hareketinin üyesiydi. Guevara, 8 Ağustos 1955'te Hilda ile evlendi. Ayrıca bu sıralarda, Küba devlet başkanı Fidel Castro'nun yakın arkadaşları ile de bağlantı kurmaya başlamıştı. Antonio "Ñico" López onlardan biriydi.

Guatemalada'ki Arbenz devrimi, Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından şüphesiz pek iyi karşılanmadı. Arbenz'e yardım eden Çekoslavakya Komunizmi, Guatemala'ya Skoda marka yüksek kalite silahlar, bombardıman araçları ve cephanelik yolladı. Ama yollaması yeterli değildi, CIA bu gelen cephaneliğin trenlerine operasyonlar düzenledi. Ama bu cephanelik hem havadan hem karadan geldiği için, Guatemala'ya varabilmiş olanlar bile yetti. Guevara da vizesini yeniletmek için Guatemala'dan ayrıldı ve El Salvador'a döndü. Vizesini yenilettikten sonra geri geldi ve Komunist Gençlik adındaki gruba katıldı. Fakat tıbbi alanda yardıma ihtiyaç olunduğu için gruptan ayrıldı. Devrim iyi gidiyordu fakat bir anda Arbenz, yabancı destekçilerine ülkeyi terketmeleri için mesaj gönderdi. Ardından Arbenz yakalanıp tutuklandı ve Arjantin'e sürgün kampına yollandı. Oradan da Meksika'ya gönderildi.

Guevara, devrim Guatemala'da çıkmaza girip Arbenz yakalanınca, paralı askerler katliamlara giriştiği sırada, Arjantin Büyükelçiliği'ne sığınmak zorunda kaldı. Daha sonra Mexico City'ye gidince tanıştığı Raul Castro ve daha sonra tanıştığı Fidel Castro zamanında Kübalı gerillalar tarafından efsane takma adı olan "Che" yi aldı."Che", İngilizce'de "pal" veya "friend", Türkçe'de ise "dostum", "arkadaşım" anlamına gelen, insanlara sesleniş şekliydi.Bu lakabı almıştı çünkü herkese "che" diye hitab ediyordu.

Mexico City: Devrimle Randevu

Guatemala’da hayal kırıklığına uğrayan Che, 1954 yılının sonbaharında Mexico City’ye ulaştı. CIA destekli darbe Jacobo Árbenz’i devirmişti; Che, ABD’nin Latin Amerika üzerindeki etkisini artık sadece kitaplardan değil, doğrudan deneyimlemişti. Artık onun için tek bir gerçek kalmıştı: sömürüye karşı silahlı mücadele.

Mexico City’deki ilk aylarında Che’nin hayatı sade ve zorluydu. Gündüzleri bir alerji kliniğinde çalışıyor, geceleri kitap okuyup politik yazılar yazıyordu. Başlangıçta devrim bir hayaldi ama şehirdeki Latin Amerikalı sürgünler, gazeteciler ve devrimciler arasında bu hayal giderek şekilleniyordu.

Ve sonra kader ağlarını ördü: Haziran 1955’te Raúl Castro’yla tanıştı. Raúl, o sırada Meksika’da sürgünde olan Fidel Castro’nun kardeşiydi. Birkaç hafta içinde Che, Fidel’le de tanıştırıldı. Aralarındaki bağ anında kuruldu: uzun sohbetler, Küba'nın kaderi, Marksist ideoloji ve devrim üzerine geçen saatler. O gece Che, “Küba için ölmeye hazırım,” dediğinde devrime adım atmıştı bile.

Ancak her şey bu kadar kolay gitmeyecekti. 20 Haziran 1956’da, Fidel Castro, Raúl Castro, Che Guevara ve 25'ten fazla devrimci, Meksika polisi tarafından tutuklandı. Gerekçe, “Küba’ya karşı silahlı eylem hazırlığı”ydı. Che bu süreçte yaklaşık bir ay kadar Mexico City’deki Lecumberri Hapishanesi'nde tutuldu. Bu, onun ilk ciddi tutuklanışıydı. Gardiyanlara alaycı şekilde yaklaşan, yoldaşlarıyla dayanışma içinde kalan Che, hücresinden annesine yazdığı mektupta “kanlı gözyaşları değil, domates suyu” ifadesini kullandı. Mizahını ve kararlılığını kaybetmemişti.

Che'nin 15 Temmuz 1956'da annesine gönderdiği mektup:

Meksika Şehri, 15 Temmuz 1956

Sevgili Annem,

Ben ne Mesih’im ne de bir hayırsever; aksine tam tersiyim. İnandığım şeyler uğruna elimdeki silahlarla savaşıyorum; kendimi çarmıha germek yerine karşımda olanı etkisiz bırakmaya çalışıyorum. [Cezaevi] İki kez açlık grevi yaptık: birincisinde 24 tutukludan 21’i salındı; ikincisinde, Fidel Castro yarın serbest bırakılacak dediler; eğer sözlerine sadık kalırlarsa, içeride yalnızca biz iki kişi kalacağız. Hilda’nın ima ettiği gibi, bizim kurban edilen iki kişi olduğumuzu sanmanı istemem; evraklarımız düzgün olmadığı için yoldaşlarımızın faydalandığı kaynaklardan biz yararlanamıyoruz.

Planım, en yakın ülkelerden birine sığınmak; bu, inter-amerikan bir ün edindiğim için zor olabilir. Oraya varınca, hizmetime ihtiyaç duyulduğunda hazır olacağım. Sana bir kez daha söylüyorum: uzun bir süre yazamayabilirim.

Asıl beni dehşete düşüren şey, bu durumu anlamayışın ve sana göre “ılımlı egoizm” (yani bireyciliğe, korkak bireyselliğe) çağrışımı yapan öğütlerin. Ne senin dediğin gibi değilim, ne de öyle biri olmaya çalışacağım. Kendimde kutsal kıvılcım yerine küçük ve ürkek bir mum parıltısı hissedersem, yapacağım en az şey kendi bokumun üstüne kusmak olur. Senin uyduğun o bireyci yoldaş olmayacağım—istemediğim “bohem” türünden değildim; komşusunu umursamayan, kendine fazlaca güvenen biri değildim. Hapishane günlerinde ve öncesindeki eğitim sırasında, dava arkadaşlarımla tamamen bütünleştim.

Hatırlıyorum: daha önce aptalca ya da en azından garip gelen bir ifade vardı — savaşan bir vücudun közlerinde “ben” duygusu silinir ve yerini “biz” zevkine bırakır. Bu bir komünist ahlaktı; doktrin gibi gelebilir ama o ortak bilinci hissetmek—gerçekten (ve hâlâ) güzel bir şeydi. Bu lekeler kanlı gözyaşları değil, domates suyudur.(Mektubun üzerine damlayan kırmızı lekelerden bahsediyor)

Senin o hatalı nazarını düzeltmem gerek: büyük yaratılar ya da sanat eserleri ılımlı egoismle doğmaz. Güçlü eserler için tutku, devrim için büyük dozlarda tutku ve cesaret gerekir—bunlar bizde, insanlıkta var. Başka garip gördüğüm şey, sürekli “Tata Tanrı”yı anman; umarım yeniden gençliğinin ağılına dönmezsin. Ayrıca uyarıyorum: attığınız S.O.S mesajları hiçbir işe yaramadı. Petit pisi pisine kaçtı, Lezica meseleden sıyrıldı ve Hilda’ya (ki o benim emrimle gitmişti) iltica yükümlülükleri üzerine vaaz verdi. Raúl Lynch uzaktan destek oldu, Padilla Nervo ise farklı bakanlıklara bağlı olduklarını söyledi. Yardım edebilirlerdi ama ya ideallerimden vazgeçmemi istediler ya da.

Ben yaşamayan ama bir Barabbas olan oğullar yerine —senin bir devrimci evlatla birlikte ölmeni tercih edeceğini düşünmüyorum. Bu çabalar sadece hem onları hem beni zor durumda bırakıyor…

Ayrıca, Küba’daki yanlışları düzelttikten sonra başka bir yere gideceğim doğru; ama bir bürokratik ofiste ya da alerji kliniğinde kilitlensem, mahvolurdum. Ancak yine de diyorum ki, bu acı—yaşlanan bir annenin oğlunun yaşamasını istemesi—saygı duyulmaya, dikkat etmeye layıktır. Ben bunu önemsemeliyim ve önemsemek de istiyorum. Seni görmek istiyorum; sadece seni teselli etmek için değil, kendi ara sıra ortaya çıkan ve itiraf edilemez oldu-ğun özlemlerimden dolayı kendi içimi teselli için. “Vieja” (Eski), seni öpüyorum ve hiçbir şey gelişmediği sürece yanında olacağıma söz veriyorum.

Oğlun,

El Che

Dışarıda yoğun diplomatik çabalar ve Fidel’in bağlantıları sayesinde Temmuz 1956’da serbest bırakıldılar. Hapisten çıkar çıkmaz Che hiçbir tereddüt göstermedi: yeniden eğitimlere, askeri hazırlıklara başladı. O artık sadece doktor değildi; silahlı mücadeleye inanan bir gerilla lideriydi.

Mexico City, Che Guevara için bir geçiş değil, bir doğuştu. Burada tanıştığı Fidel, burada girdiği hapishane ve burada verdiği kararlar, Küba Dağları’na ve dünya tarihine uzanan devrimci yolculuğun ilk gerçek adımlarıydı.

Küba

Guevara, O sene Guatemala'da yapılan komunist ayaklanma başarısız olunca, vakit kaybetmeden Meksiko City'ye, başka bir komunist devrim için Fidel Castro'nun yanına uçtu. Castro'nun 26 Temmuz Hareketi'ne katıldı. Devrime katılan tek yabancı Guevara'ydı. 2 Aralık 1956'da, Küba Generali, Fulgencio Batista'nın hükümetine savaş açtılar. Che ve Castro'nun 5 Aralık 1956'da yaptığı ilk saldırısı, General Batista tarafından geri püskürtüldü. Birçok gerilla öldü veya yaralandı, Che'de bu çatışmadan nasibini alarak ilk defa bir çatışmada yaralanmış oldu. Hava saldırıları da savaşa eklenince Che'nin ve adamlarının kaçmaktan başka şansı kalmadı. Gerillaların yarısından çoğu yakalandı ve idam edildi. Geriye sadece iki düzine kadar gerilla kalmıştı. Batista ateşkes ilan etti ve geri kalan askerlerin de teslim olmasını bekledi. Ama Guevara, Castro ile birlikte gerilla grubunu aldı ve Küba'nın güneyine kaçıp, Sierra Maestra dağlarına sığındılar. 27 Mayıs'ta Sierra Maestra'da askeri bir kışlayı ele geçirdiler. Direniş Ordusu adı verdikleri gruplarının ikinci kolu örgütlendi ve Che Guevara binbaşı olarak bu kolun komutasını aldı. 9 Nisan 1958'de 26 Temmuz Hareketi'nin genel grev çağrısı başarıszlığa uğradı. 24 Mayıs'ta Batista güçlenen gerilla ordusuna karşı saldırıya geçti ve askerlerine Sierra Maestra'ya ve çevresine kapsamlı bir taarruz emri verdi. 31 Ağustos'ta Che ülkenin merkezinde yer alan Las Villas eyaletine doğru gerilla grubu ile yürüyüşe geçti. Diğer bir kolun komutanı olan Camilio Cienfuegos da, Pinar del Rio eyaletine doğru eşzamanlı olarak kuvvetlerini harekete geçirdi. 16 Ekimde Che, Escambray Dağları'na vardı ve diğer kuvvetlerle bağlantı kurdu. Cienfuegos ile grubu birleşen Che birçok kasabayı ele geçirdi. Daha sonra 1958 Kasım ayının son günlerine doğru Guevara devrime son noktayı koyacak operasyonu gerçekleştirmek üzere hazırlıklarını tamamladı. Aralık ayı boyunca planlar yapıldı ve 28 aralık 1958'de Che tüm kuvvetiyle Las Villas'ın başkenti Santa Clara'ya taaarruza geçti. Bu göreve bir geririllanın katılabileceği en zor görev olarak adlandırılan "suicide squad" (intihar ekibi) adı verildi. Tanımayanlar tanıdı, görmeyenler gördü ve bütün Küba'nın tüm dikkati bu genç devrimciye çevrildi. Korkusuzluğu, cesareti ve yüreği ile tam bir lider olarak görülmeye başlandı.. Gerillaların O'na saygısı sonsuzdu. Batista'nın ordusu dağıldı ve Batista yeniyılla beraber 1 Ocak 1959 sabahı Dominik Cumhuriyeti'ne kaçtı.

7 Şubat 1959'da, zaferi kazanan hükümet, Guevara'yı "doğuştan Küba vatandaşı" olarak kabul ve ilan etti. Hemen arkasından evli olduğu Hilda Gadea ile boşanmak için yasal işlemleri başlattırdı ve kısa süre sonra boşandı. 2 Haziran 1959'da Aleida March ile evlendi. 2 Ocak 1959 ile 12 Haziran 1959 tarihleri arasında La Cabaña Fortress Hapisanesi'ne komutan olarak atandı. Bu süre içinde, eski Batista yönetimindeki yüksek rütbeli ordu mensupları, politik muhalifler, savaş suçlusu ilan edilenler ve gizli polisler de dahil olmak üzere yüzlerce insanın mahkemesinin başkanlığını yaptı. Çoğunu idama mahkum etti. Kısa süre sonra Ulusal Tarım Reform Enstitüsü başkanlığına getirildi. Aynı anda para ile hiçbir alakası ve eğitimi olmamasına karşın Küba Ulusal Bankası başkanlığına da getirildi ve resmi Küba paralarının üzerine imzasını atmaya başladı.

Banka ve enstitü başkanlıklarına getirildikten sonra, babasından öğrendiği ve sevdiği satranç oyunu için tekrar boş zamanı oldu. Uluslararası yapılan turnuvalara katıldı. Gençlerin satranç eğitiminde büyük rol oynadı, onları yönlendirdi ve Küba içerisinde de satranç turnuvaları düzenletti.

1959'un başlarında olduğu gibi, deniz aşırı ülkelerdeki devrim hareketlerine her zaman yardımcı oldu. Panama ve "El Argelino" lakabıyla bilinen Henry Fuerte ve Enrique Jiménez Moya tarafından Dominik Cumhuriyeti'ndeki hareketi desteklediğini belirtip, bizzat adını vererek devrimin daha güçlü görünmesini sağladı.4 Mart 1960 yılında, Belçika'dan gelen 76 ton cephanelik taşıyan, 4310 tonluk La Coubre yük gemisinde, Havana limanında kargosu indirilirken patlama meydana geldi. Liman kurallarına göre, herhangi patlayıcı bir madde veya cephanelik taşıyan gemilerin limanın ortasındaki özel bariyerlere dayanıp, palamarlara bağlanıp, "lighter" denilen özel gemilerle kargoların düzenli bir şekilde gemiden boşaltılması gerekiyordu. Ama bunların hiçbiri yapılmadı ve sonucu da büyük bir patlama oldu. Tam ilkyardım süreci başlamıştı ve yaralılar tedavi ediliyorduki, ikinci bir patlama gerçekleşti. 100'den fazla insan hayatını kaybetti. Kimisi bu patlamanın CIA tarafından , kimi ise Che'nin, anti-Batista kuvvetlerinin düşmanı olan William Alexander Morgan tarafından yapıldığını idda etti. Ernesto Che Guevara ise patlamanın ardından Havana'ya gitti ve limandaki yaralılara ilk yardım yaptı.

Bu sırada Havana'da bulunan fotoğrafçı Alberto Díaz Gutiérrez, Guevara'nın en ünlü fotoğrafını çekti. Günümüze kadar gelen fotoğraf t-shirtlere basıldı, posterleri yapıldı, dövme olarak kullanıldı, grafitileri duvarlara çizildi ve bir efsane haline geldi. Gutierrez ölmeden önce bir içki firmasının Che'nin çektiği fotoğrafını kullandığını öğrenince mahkemeye verdi ve 70bin$ kazandı. Daha sonra bu parayı Küba'ya, çocukların sağlığı için kullanılması için bağışladı.

Küba'dan Ayrılış

Aralık 1964'te Guevara, Küba delegesi olarak Birleşmiş Milletler Toplantısı'na katılmak için New York City'ye gitti . 17 Aralık'ta, 3 ay sürecek olan seyahetlerine başlamak üzere Paris'e uçtu. Bu seyehatlerinde Çin Halk Cumhuriyeti, Mısır, Cezayir, Gana, Gine, Mali, Benin, Kongo ve Tanzanya'yı ziyaret etti ve son olarak da Paris, İrlanda ve Prag'a gitti. Cezayir'in başkenti Cezayir'de, 24 Şubat 1965'te, Afro-Asya Birliği İkinci Ekonomi Semineri'ne katılarak halkın içindeki son görünüşünü gerçekleştirdi. 14 Mart'ta, Havana Havaalanı'nda yapılacak olan son bir resepsiyon için Fidel Castro, Raúl Castro, Osvaldo Dorticos ve Carlos Rafael Rodriguez ile görüşmek üzere Küba'ya döndü. Tam iki hafta sonra Guevara sosyal hayattan çekildi ve tamamen gözlerden kayboldu. 1965 yılının geri kalanı boyunca Guevara'nın nerede olduğu tam olarak bir sırdı. Kimileri Küba'daki tarım ve ekonominin kötü gidişinden dolayı, başarısızlığından ortadan kaybolduğunu ileri sürdü. Kimileri ise Castro ile fikir anlaşmazlığı yaşadıklarını idda etti.

Küba Füze Krizi sırasında, Sovyetler Birliği Başkanı Khrushchev ile bizzat görüşen Guevara, Soyvetler Birliği'nin, Fidel Castro'ya veya kendisine danışmadan füzeleri geri çekmesine çok kızmıştı. Sovyetler Birliği'ne olan güveni sarsılmıştı. Cezayir'de yaptığı konuşmada da bu kızgınlığını Kuzey Yarımküre'yi anlatırken dile getirdi. Kuzey Yarımküre'de batı Amerikalı'ların, doğu ise Sovyetler Birliği'nindi. Vietnam Savaşı sırasında da Kuzey Komunist Vietnam'ın tarafını açıkça tuttuğunu belli ederek, diğer insanların da silahlanıp daha birsürü Vietnamlar oluşturulması gerektiğini dile getirdi.

16 Haziran 1965'te yapılan bir sunumda Fidel Castro, eğer Guevara kendisi aracılığı ile halka birşey söylemek istemiş olsaydı, bunu kendisine kolayca ulaştırabileceğini açıkladı. 3 Ekim 1965'te, zarfında imza olmayan bir mektup Castro'nun eline ulaştı. Mektupta Guevara, diğer ülkelerin kendisini mütevazı çabaları için davet ettiğini açıkladı.. Yeni savaş alanlarında yeni devrimler için savaşması gerektiği düşüncesindeydi. 1959 yılında kendisine verilen "doğuştan Küba vatandaşlığı" , partideki, devletin yönetimindeki ve ordudaki bütün rütbelerinden ayrıldığını mektubunda açıkladı (bknz: Che'nin Castro'ya mektubu).

1 Kasım 1965'te yabancı habercilerle yaptığı bir röportaj sırasında Castro, Guevara'nın yerini bildiğini ancak güvenliği açısından hiçbir zaman açıklamayacağını söyledi. Muhabirlerden biri en iyi komutanlarından birini kaybettiği yolunda çıkan haberleri hatırlatınca Castro buna karşı çıktı ve kendi ve askerlerinin sağlığının şu anda çok iyi durumda olduğunu söyledi. Guevara'nın hareketleri ve nerede olduğu sonraki 2 yıl boyunca da büyük bir sır oldu.

Kongo

1965 yılının 14 Mart'ı 15 Mart'a bağlayan gece boyunca yapılan toplantıda Guevara ve Castro, Guevara'nın, Küba'nın Afrika'daki ordularının başına geçebileceği konusunda karara vardılar.

Daha sonra Guevara, Lubumba'nın aynı sene Kongo ordusuna karşı yaptığı savaşta Lubumba'ya yardım eden Laurent-Desire Kabila liderliğindeki gerilla birliğine katılmak için Kongo'ya gitti. Ancak Guevara'nın gözü Kabila'yı pek tutmadı ve birliğe katıldıktan kısa bir süre sonra Laurent-Desire Kabila'yı görevinden aldırdı. Sebep olarak ise "O an" ın adamı olmadığını, hiçbir hareketinin kendisini inandıramadığını açıkladı.

Guevara artık 37 yaşındaydı ve Küba'daki gerilla tecrübesi dışında askeri bir eğitimi yoktu. Sadece Santa Clara'da General Batista'ya karşı yaptığı operasyon O'na bir tecrübe olmuştu. Astımı olduğu için Arjantin ordusuna alınmamıştı. Ama bunun için seviniyordu çünkü sadece Arjantin hükümetine değil bütün dünyaya nasıl bir komutan, nasıl bir asker olabileceğini kanıtlamıştı.

Mike Hoare ve Kongo ordusunda Guevara'ya karşı savaşan paralı askerler, Guevara'nın izini bulmaları için görevlendirildi. Guevara'nın dünya ile olan iletişimini ve haberleşmelerini izleyebiliyorlardı. Bu sayede gerillaların bir sonraki adımını hep biliyorlardı. Gerillalar bir yere baskın düzenleyeceği zaman pusu kurarak operasyonları hep engellediler. Sadece bununla kalmayarak Guevara'nın yemek ve diğer ihtiyaçları için kullandığı yolu da tıkadılar. Guevara'nın amacı yerel Simba savaşçılarını ayaklandırarak Küba'da yaptığı devrimin bir benzerini de Kongo'da yapmaktı. Gerilla savaşını iyi bildiği için ne yapılması gerektiğini iyi biliyordu fakat işler bu sefer ters gitti. Uzlaşılamaz, eğitimsiz ve yeteneksiz yerel Kongo asileri ve Simba savaşçıları, Guevara'nın işini olduka zorlaştırdı. Guevara'nın devrimi çıkmaza girdi.

Aynı yıl, astımının çektirdiği zorluklar, diğer hastalıklar ve 7 aylık en zor koşullarda süren devrim hareketi Guevara'yı bitirmişti. Guevara altı tane yüksek rütbeli komutanını kaybetmişti. Geriye kalan Kübalılar ile beraber geri dönme kararı aldı. Bir noktada Guevara sadece yaralıları geri gönderip geriye kalanlarla sonuna kadar savaşmayı düşündü. Bu hareketin diğer devrimcilere örnek olacağını düşünüyordu. Ancak bu noktada Fidel Castro devreye girdi ve 2 haberci yolladı. Castro, Guevara'nın geri dönmesini istiyordu. Guevara'nın yanında bulunan yoldaşları da Castro ile aynı fikirde olunca, Guevara adamlarını alarak Kongo'yu terk etti.

Fidel Castro , Guevara'nın mektubunu önceden halka okuduğu için, Guevara moral sebepleri yüzünden Küba'ya geri dönemeyeceğini söyledi ve sonraki 6 ayı Darusselam, Prag'da geçirdi. Bu uzun dönem boyunca Kongo tecrübelerini yazılara döktü ve kitap haline getirmek için hazırladı. Daha sonra felsefe ve ekonomi alanında iki kitap daha yazdı. Sonraki dönemlerde Castro, Guevara'nın Küba'ya dönmesi için çok ısrar ettiğini söyledi ancak Guevara sadece çok önemli boyutta bir ziyaret sebebi olursa birkaç ay süreliğine kalabileceğini, ülkeye giriş-çıkışlarının da tamamen sır olarak saklanırsa geri döneceğini söyledi.

Bolivya

Bolivya ordusunu yavaş yavaş toplamaya başladı. Gerilla ordusu Küba , Arjantin ve Bolivya olmak üzere 3 çeşitli ülkeden gerillacılarla kuruluydu. Guevara'nın en güvendiği adamlarından olan Joaquin'i askeri şef yardımcılığına, Rolando'yu komiserliğe, İnti'yi hem komiserliğe hem maliyeye, Alejandro'yu harekat şefliğine, Pombo'yu levazım şefliğine, Nato'yu ikmal ve silahlanmaya, Moro'yu da geçici olarak tıbbi servise atadı. Guevara gerilla ordusundaki ilk kaybını son derece saçma bir şekilde akıntılı bir nehirden geçerken girdaba kapılan Benjamin'in ölmesiyle verdi. Guevara gerilla grubunu sürekli üçe ayırarak ilerledi; Önden gidip yolu açanlar ve keşif yapanlar Öncüler, Guevara'nın bulunduğu Merkez grubu ve Merkez grubunun ardından gelen Artçı grubu. Nisan ayında Che ikinci kaybını Bolivya ordusu ile girilen çatışmada gerilla Rubio'nun ölmesiyle verdi. 25 Nisan 1966'da Bolivya ordusunun klavuz grubu ile çıkan çatışmada Che'nin grubu, Joaquin'in liderliğini yaptığı artçı grubu ile bağlantısını tamamen yitirdi ve bu çatışmada Che'nin güvendiği ve en iyi gerillacılardan biri olan genç Rolando öldü. Böylece suda boğulan Benjamin ve Rubio'dan sonra Che üçüncü kaybını Rolando'nun ölümü ile verdi. Gerilla birliği genelde ormanlık ve kırsal alanlarda hazırlık yaptı. Haftanın çoğu günü yağmur yağdı. Kimi zaman üç gün susuz seyahat etmek zorunda kaldılar. Zaman zaman avlanmaya çıkıp ne avlayabildilerse onla yetindiler. Yollarının üzerindeki köylere girip köylülerden erzak, at, elbise gibi ihtiyaçlarını paralarını vererek satın aldılar. Bolivya ordusunun uçakları sürekli tepelerinde dolaştı. Gerillaların bulunduğu herhangi bir yeri duyduklarında ise savaş uçaklarıyla bombardıman yaptılar.

Eski Stasi yöneticisi "Tania" adıyla bilinen Haydee Tamara Bunke Bider, La Paz'daki aynı zamanda KGB için çalışan en güvendiği ajanını, Sovyetler Birliği'nin de Bolivya yönetimine yaptığı baskıların yardımı ile Guevara'nın izini bulması için görevlendirdi. Guevara ve birliğinin kamp kurdukları yerlerin sayısız fotoğrafları çekildi. Mart 1967'de yeni göreve gelen Bolivya Devlet Başkanı Rene Barrientos kendisini halka ve dünyaya kanıtlamak için bütün okları Guevara'ya çevirdi. Bolivya ordusuna Guevara'yı yakalamaları için emir verdi.

Guevara'nın gerillalar ve Bolivya Ulusal Bağımsızlık Ordusu'ndan oluşan 50 kişilik bir birliği vardı. Bu birliğin ekipmanları çok ileri düzeydeydi ve olumsuz doğa şartlarına karşı daha önce yapılan çatışmalarda başarı elde etmişti. Ancak buna rağmen Bolivya ordusu Eylül ayında 2 gerilla grubunu dağıtmayı başardı.

Savaşın acımasız doğasının tam aksine, Guevara savaşta yakalanan esirlere tam tıbbi mudahale yaptı ve yaptırttı. Yakalattığı tutsakların ve tutukladığı insanlarında hemen hemen hepsini serbest bıraktı. Quebrada del Yuro'da yapılan son savaşta bile Bolivya ordusunda yaralanan askerleri gördükten sonra komutanlarına tıbbi mudahelede bulunma teklifi gönderdi ancak Bolivyalı komutan bunu geri çevirdi.

Che Guevara, Bolivya'daki devrimin kötü sonuçlanmasını üç şeye bağladı. Birincisi; karşılarında sadece Bolivya'nın düşük seviyede eğitilmiş ordusunu bekliyordu ancak Amerika'nın ileri düzey eğitimli CIA ajanları ve Rangerlar'ı -ki bu askerler cengelde (jungle) gerilla eğitimi görür- Bolivya ordusuna yardım etti. İkincisi; Guevara yerel muhaliflerden ve köylülerden destek bekliyordu fakat bu desteği hiçbir zaman alamadı. Bolivya Komunist Partisi, Havana'dan çok Sovyetler Birliği üzerinden yönetildiği için Guevara'ya yardımda bulunamadı. Herşeye rağmen Bolivya Komunist Partisi'ndeki Rodolfo Saldana, Serapio Aquino Tudela ve Antonio Jimenez Tardio, Guevara'ya destek olabildikleri kadar oldular ve yardım ettiler. Üçüncüsü ise; Guevara, Havana ile sürekli bağlantı içinde olacağını düşünüyordu. Küba'nın gerillalara sağladığı iki haberleşme hattıda bozuktu ve iletişim sürekli kopuktu. Ayrıca önemli bir kayıt ve bir radyo cihazı da bir nehri geçerken kaybolmuştu. Radyodan haberleri dinlemek dışında herhangi bir iletişim cihazları yoktu.

Yakalanışı ve Son Günleri

7 Ekim 1967 gecesi Che Guevara, kampa geldiğinden beri 11 aydır tuttuğu Bolivya günlüklerini son kez açtı ve son gününün nasıl geçtiğini yazmaya başladı :

7 Ekim,

Gerilla olduğumdan bu yana, herhangi bir zorluk çıkmadan 11 ay geçti. Öğleden önceyi tehlikesizce, neredeyse bir kır havası içinde geçirdik. 12:30 sularında keçilerini otlatan bir kadın, kamp kurduğumuz dağ geçidine geldi. Onu tutuklamak zorunda kaldık. Kadın, askerlere ilişkin hiçbir bilgi vermedi. Sorduğumuz sorulara hiçbir şey bilmediğini, çoktan beri de burada olmadığını söyleyerek cevap veriyordu. Yalnızca yollara ilişkin bilgi verdi. Söylediklerine bakılırsa, Hagüey'den 5 kilometre, Fügueras'tan 5 kilometre, Pucarada'dan ise 10 kilometre uzaktayız. 17:30 sularında İnti, Aniceto ve Pablito biri hastalıklı öteki yarı cüce iki kızı olan ihtiyar kadının evine gittiler. Onlara 50 peso verip ağızlarını sıkı tutmalarını söyledik. Ne var ki söz vermelerine karşın sözlerini tutacaklarına ilişkin çok az umudumuz var. Saat 1'de yola çıktık, solgun ay ışığında yürümek güç oldu. Kanallarla sulanan patates tarlalarının uzandığı kanyonda epeyce iz bıraktık. Saat 2'de dinlenmek için durduk, zaten daha ileri gitmeye değmezdi. Gece yürüyüşlerinde El Chino (yaralı) gerçekten bize yük oluyor. Ordu, kuşatılan 37 kişilik gerillacı grubunun geçişini engellemek için Serrano'da 250 kişi bulunduğunu ve Acero ile Oro arasındaki bölgeye sığınmış olduğumuz yolunda bir haber yayınladı. Ama bu bir şaşırtmaca olsa gerek."

Yakalanmayı beklemekten başka çaresi kalmamıştı. Higueras köyüne getirildikten sonra yaklaşık 24 saat daha yaşadı. Kendisini ele geçirenlerle tek bir diyaloğa girmedi. Daha sonra söylenenlere göre kendisine hakaret eden bir subaya da yumruk atmış. Barrientos,Ovanda ve diğer yüksek rütbeli ordu mensuplarıyla toplantı yapıldı ve LaPaz'daki Tümen Komutanlığı'ndan Che'nin tutulduğu okula yazılı bir emir geldi. Emir çok açıktı : "Mahkuma ihtiyacımız yok."

Amerika tarafından eğitilen Binbaşı Miguel Ayoroa ve Albay Andres Selnich öldürme görevini Astsubay Mario Teran'a verdiler. Che öldürülmeden önce yakalanan biri Perulu, diğeri ise Bolivyalı gerillaların ikisi de Che'nin kulağında yankılanan iki el silah sesiyle öldürüldü. Mario Teran, Che'yi öldürme cesaretini gösteremeyince Che astsubaya "Haydi ateş et korkma!" diye çıkıştı. Odadan çıkan Teran, Binbaşı ve Selnich'in sert tepkisiyle tekrar içeri yollandı ve Teran makineli tüfeğindeki kurşunları Che'nin üzerine boşalttı. Bağırmamak için kollarını ısırdığı ve en çok göğüs bölgesinden canının yandığı tahmin ediliyor. Büyük ihtimalle ciğerleri kanla dolduğu için öldü. Öldürüldükten sonra sedyeye benzeyen birşeye konulup Vallegrande'de yerel bir hastanenin çamaşır kuvetine konularak basına gösterildi. Bolivya ordusundan bir cerrah ellerini ameliyatla kesti ve daha sonra askerler yeri belli olmayan bir yere kadavrasını gömmek üzere Guevara'yı götürdü.

Yakalandıktan sonra ele geçirilen Bolivya günlüğünün ilk sayfası 7 Kasım 1966 ve son sayfası ise 7 Ekim 1967 tarihliydi. Günlükte Bolivya ordusununun izlerini bulduğundan dolayı gerilla Joaquin'i ikinci gerilla birliği komutanı yaparak birliğini ikiye bölmek zorunda kaldığı, daha sonra Joaquin'in grubu ile temasını tamamen kaybettiği, ardından da Joaquin'in grubunun yakalanıp tamamen yok edilişini radyodan duyduğunu açıklıyor. Ayrıca komunistlerin kendisine istediği kadar asker vermediğinden de yakınıyor. Yakalandığı sırada gariptirki, çantasından, silahtan çok kitap çıkmıştır.

Ernesto "Che" Guevara de la Serna Kronoloji

Yakın Küba Tarihi ve Che Guevara hakkında bilgi edinilebilecek eserler:



Diğer Yazılar


Bu web sitesi, deneyiminizi geliştirmek için çerezler kullanmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerez kullanımını kabul etmiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.