
Haber
2024’ün son çeyreğinden itibaren Kafkasya bölgesinde dikkat çeken bir sessiz kriz şekillenmeye başladı. Bir yanda Rusya’nın büyük şehirlerinde Azerbaycan kökenli vatandaşlara karşı düzenlenen organize tutuklama operasyonları, diğer yanda Azerbaycan’ın başta Bakü olmak üzere bazı şehirlerde Rus uyruklu kişilere yönelik güvenlik baskıları, bu iki ülke arasında görünmeyen fakat artan bir diplomatik çatlağın göstergesi olarak okunuyor. Konuyla ilgili resmi açıklamalar sınırlı olsa da, hem yerel kaynaklar hem de dış basın bu gelişmeleri bir tür “gözdağı diplomasisi” olarak yorumluyor.
Mart 2025 itibariyle Moskova, St. Petersburg, Kazan ve Krasnodar gibi şehirlerde Azerbaycan vatandaşı ya da Azerbaycan kökenli onlarca kişi gözaltına alındı. Özellikle Moskova’da 12 Azerbaycanlının bir akşam saatlerinde aynı anda farklı adreslerde yapılan baskınlarla gözaltına alınması dikkat çekti. Rusya İçişleri Bakanlığı, bu operasyonları “yasa dışı göçle mücadele” kapsamında değerlendirse de, bazı medya organları gözaltına alınan kişilerin hiçbirinin daha önce suça karışmadığını ve çoğunun iş sahibi, yerleşik kişiler olduğunu aktardı.
Özellikle dikkat çeken olaylardan biri, Moskova’da tanınmış bir restoran zinciri sahibi olan Elvin Mammadov’un gözaltına alınması oldu. Mammadov’un avukatı, müvekkilinin uzun yıllardır Rusya'da yaşadığını, vergi borcu olmadığını ve hakkında hiçbir soruşturma bulunmadığını ifade etti. Bu ve benzeri vakalar, Azerbaycan kamuoyunda soru işaretlerine yol açtı.
Bu gelişmelere paralel olarak, Azerbaycan’da da benzer yönde bazı tutuklamalar yaşandı. Nisan ayının ilk haftasında Bakü'de bulunan ve Rusya vatandaşlığı taşıyan dört kişi, “sosyal medya üzerinden provokatif içerik yaymak” ve “yabancı istihbaratla bağlantılı faaliyetlerde bulunmak” iddiasıyla gözaltına alındı. Azerbaycan Devlet Güvenlik Servisi, bu kişilerin tam isimlerini açıklamasa da, içlerinden birinin eski bir Rus diplomatın oğlu olduğu iddiası basına sızdı.
Bakü merkezli bağımsız gazeteci Rahim Seyidzade’nin aktardığına göre, bu kişilerden biri aynı zamanda Bakü’deki bazı STK’lara maddi destek sağlayan bir iş insanı. Bu detaylar, gözaltıların tamamen kriminal gerekçelerle yapılmadığını, siyasi bir mesaj taşıyor olabileceğini düşündürüyor.
Her iki ülkenin resmi makamları olaylara ilişkin doğrudan bir açıklama yapmaktan kaçınıyor. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı yalnızca "ülke güvenliğini tehdit eden hiçbir yapıya tolerans gösterilmeyeceğini" belirten kısa bir açıklama yayınlarken, Rusya Dışişleri Bakanlığı ise sorulara karşılık “iş birliği ruhuna zarar vermeyecek şekilde çalışıldığı” yönünde muğlak bir cevap verdi.
Bu tutum, uluslararası ilişkiler uzmanları tarafından bir “sessiz gerilim stratejisi” olarak değerlendiriliyor. Taraflar birbirlerini doğrudan suçlamıyor ancak attıkları adımlarla karşı tarafa dolaylı mesajlar iletiyor. Bu durum, Soğuk Savaş döneminde sıkça başvurulan “düşük yoğunluklu gerilim politikalarını” andırıyor.
Azerbaycan ile Rusya arasında yüzeyde görünen bu tutuklama diplomasisinin arkasında çok daha derin meseleler yatıyor. 2023 yılında Azerbaycan’ın Karabağ’da düzenlediği ve Ermeni ayrılıkçılara karşı başarıyla sonuçlanan askeri operasyon sonrasında, Rusya’nın bölgede daha pasif kalması Bakü’nün Moskova’ya olan güvenini zedeledi. Aynı zamanda Azerbaycan’ın Türkiye ve Batı ile ilişkilerini güçlendirmesi, Moskova tarafından "denge bozucu" olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan Rusya’nın son dönemde İran ve Ermenistan ile askeri ve ticari ilişkilerini güçlendirmesi de Azerbaycan tarafından dikkatle izleniyor. Bu bağlamda yapılan tutuklamaların yalnızca bireysel suçlarla değil, bölgesel jeopolitik rekabetle ilişkili olduğu görülüyor.
Azerbaycan ve Rusya tarihsel olarak her zaman inişli çıkışlı ama belli dengelere oturmuş ilişkilere sahipti. Ancak son gelişmeler bu dengenin sarsıldığını gösteriyor. Tutuklamalar sadece birer sembol; arkalarında çok daha büyük jeopolitik kırılmalar var. Önümüzdeki haftalarda atılacak adımlar, bu kırılmaların kontrol altına mı alınacağını yoksa derinleşip başka alanlara mı yayılacağını belirleyecek.
Erwin Rommel 15 Kasım 1891'de Almanya'nın Ulm şehrine 45 km uzaklıktaki Heidenheim'da doğdu. 17 Kasım 1891'de de vaftiz edildi. Yerel çevrede ileri gelen bir ailenin kızı olan annesi Helena von Luz ve bir Protestan okulunda müdürlük yapan ve adını aldığı babası Prof. Erwin Rommel'in ikinci oğulları olarak dünyaya geldi.
Ernesto Guevara de la Serna, 14 Haziran 1928'de, Arjantin'in Rosario şehrinde, daha sonra 4 tane daha çocuğu olacak bir ailenin en büyük oğlu olarak doğdu.Ailesinin soyu İspanya ve İrlanda 'ya kadar dayanıyordu.
Hermann Otto Fegelein, 30 Ekim 1906'da Ansbach, Bavarya, Almanya'da dünyaya geldi. Küçük bir çocukken babasının Münih'teki binicilik okulunda çalıştı.
Bu web sitesi, deneyiminizi geliştirmek için çerezler kullanmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerez kullanımını kabul etmiş oluyorsunuz. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı inceleyin.